Published in  
Meseleler
 on  
May 23, 2025

BİR KOL, BİR DE KAFA LÜTFEN

Eğer başıma bir şey gelmeyecekse, gelin bir de aynaya tersten bakalım: Sağlıklı bir ebeveyn ya da bir bakım veren, bir çocuğa yeter. Sağlıklı derken hem akıl sağlığı hem de bedensel sağlıktan bahsediyorum tabii.
Kategori
Meseleler
Tarih
23/5/25

BİR KOL, BİR DE KAFA LÜTFEN

Eğer başıma bir şey gelmeyecekse, gelin bir de aynaya tersten bakalım: Sağlıklı bir ebeveyn ya da bir bakım veren, bir çocuğa yeter. Sağlıklı derken hem akıl sağlığı hem de bedensel sağlıktan bahsediyorum tabii.

Kategori
Meseleler
Tarih
23/5/25

BİR KOL, BİR DE KAFA LÜTFEN

Eğer başıma bir şey gelmeyecekse, gelin bir de aynaya tersten bakalım: Sağlıklı bir ebeveyn ya da bir bakım veren, bir çocuğa yeter. Sağlıklı derken hem akıl sağlığı hem de bedensel sağlıktan bahsediyorum tabii.

Bir çocuğun yetişmesi için bir köy gerek.

Benim durumumda ‘Teori dersen zehir gibi, pratik dersen sallanmakta.’ Ekonomik ve duygusal anlamda diğer ebeveynden ne bir ses, ne de bir haber varsa; çocuğunuz diğer ebeveynin kendi kararı doğrultusunda çocuğuyla hiç temas kurmuyorsa, durum çok acıklıdır değil mi? Dışarıdan bakınca kim olsa ahlanır. Eğer başıma bir şey gelmeyecekse, gelin bir de aynaya tersten bakalım: Sağlıklı bir ebeveyn ya da bir bakım veren, bir çocuğa yeter. Sağlıklı derken hem akıl sağlığı hem de bedensel sağlıktan bahsediyorum tabii.

Boşanma kararı almak çok zor, büyük sorumluluk. Bir eş seçerek çocuk yapmışsan eğer, hiçbir insanın bile isteye çocuğunu tek başına büyütmek isteyeceğini sanmam. Hele benim gibi annesi ve hatta anneannesi dahi boşanmış kadınlarsa... Ne yalan söyleyeyim; hep kadınlar arasında büyürken, bu kadınlar her zaman neşeli, üretken ve pozitif olsalar da ben sağlıklı ebeveynleriyle her iki yandan, dört kolla sarılan bir çocuk yetiştirme hayalini kurdum ama olmadı.

Nedenlerine girmeyeceğim ama sonuç olarak kızımın sağlıklı bir anneye ihtiyacı olduğundan emindim. Bunu sağlamanın da en büyük adımı, boşanarak atılabilecekti. Ve yaptım.

Ben şanslıyım. Beni yakından tanıyan bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az ama bir akademisyen ordusu gibi nitelikli ailem, bu yolda bana hiç karşı çıkmadılar. Annemin tersine, evlenince işi bırakmamış olmam da bana hareket imkânı sağladı. 

Tek ebeveyn olmak, hele hele tek anne olmanın yükü bizim evde olmasa da, bizim coğrafyada çok daha ağır. En zoru, bu kadar küçük bir bebekle boşanmak için benim nasıl bir şey yapmış olabileceğimi soranlarla baş etmek. Öyle ya, diğer ebeveyn çocuğunu dahi görmüyor; sahi, ben ne yapmış olmalıyım da bunu yaşıyorum? Bu çılgın ve hadsiz soruyla başa çıkmayı –daha doğrusu “neden sormuştunuz?” diyerek bertaraf etmeyi– öğrenmem bir yılı aldı.

Sonrasında, “Ayyy çocuk babasız büyüyor” diyenleri kızımdan uzaklaştırmak ya da onlara “babasız büyümüyor, annesiyle büyüyor” demeyi –ya da böyle düşünmeyi– öğretmek bayağı bir zaman aldı. Hâlâ da belli bir mesai harcıyorum bu konuda.

Bir de sosyal medyada sürekli maruz kaldığımız “babasız büyüyen çocuk şanssız olur” içerikleri var… “Baba yoksa bir evde, kızlar erken evlenir”ciler… Bu çocukları baştan hayata geride başlamış görenler… Ne zaman bitecek bu?

İşin finansal boyutlarını hiç söylemiyorum. Gün 24 saat ise benim için neden 8 saatte bittiğini, yaşam için gerekli olan tüm ihtiyaçların benim çalışmama bağlı olmasının getirdiği ve gün geçtikçe artan baskıyı… Ya da sağlık durumumun kötüye gitmesi durumunda neler olabileceğini… Sabaha karşı dörtte çıkan ateşi indiremediğimde hastaneye gitmek için taksi bulamama stresini, her faturayı takip etmenin, ‘baba’ geçen her cümleye kulak kabartmanın yorgunluğunu, intikam uykusuzluğunun getirdiği ağırlığı… Yahut keşke bir kolum daha olsaydı ya da bir elim daha olsaydı da şu yükleri de taşısaydım diye düşündüğüm anları… Veli toplantılarından, bayramlardan, okul gösterilerinden, babalarının mesleklerini soranlardan, tatilde “baban nerede?” lafı açanlardan, meraklı komşulardan, peşin hükümlülerden, çok bilmişlerden, sözde örnek ailelerin önerilerinden… Hiç bahsetmeyeceğim.

Araya şıklık olsun diye bir özlü söz de atayım: “Ben istemeden öğüt vermeye her kalkandan para alsaydım, bugün zengin olurdum.

Dedim ya, bir kolum ve bir kafam daha kesin olarak çıkmayacağını anladığımdan, bir de madalyonun diğer tarafından bahsedeceğim: Acıyan gözlerle bakanlar, mendiller cebe lütfen.

Bu söylediklerim kıskançlıktan değil, benim gerçeğim. Arada kafamdan geçerdi ama söylemeye çekinirdim. “Vah zavallı… Tabi öyle diyecek, başka çaresi mi var?” diye düşüneceklerini sandığımdan ya da bildiğimden… Ama yazacağım işte. Madalyonun öbür tarafı da var. Ve hayır, kesinlikle bir Polyanna değilim.

Tek ebeveyn olarak tek karar mercii olmak demek.

Ebeveynler arası fikir ya da çıkar çatışması yaşamamak demek.

Me time”ı sadece çocuğun ihtiyaç ve isteklerine göre belirlemek.

İstediğinde daha az porsiyonlarla yemek yapmak.

Evin düzeni, temizliği, akşam yemeği keyfi…

Gidilecek tatiller, çocuğun okulu, çocuğun dersleri konusunda çatışmamak.

Kimse tarafından suçlanmamak.

Bütçeyi kendin tutmak.

İhtiyaç ve istekler arasındaki farkı anlatmak zorunda olmamak.

Seçilmiş ailen olan dostlarınla kaygısız şekilde görüşmek.

Daha az ütü.

Kavgasız bir ev.

Gürültüsüz bir ev.

Stressiz bir ev.

Yerin dibine sokulmadan yaşamak.

Rutinlere bağlı kalmak.

Artan karar verebilme yetkinliği,

Geniş bir yatakta uyumak.

Söndürülmemiş ‘kız neşesi’nin devam etmesi…

Başka bir söylemin olmaması evde huzur ortamını koruyor. Bizim evde pek çatışma çıkmaz (kış mevsiminde şortla dışarı çıkma talepleri hariç). Çünkü kızımla sebep-sonuçlarını birbirimize rahatlıkla anlattığımız bir evimiz var. Kimse kimsenin “olmaz” dediğine “olur” demiyor.

Bununla birlikte tek ve çalışan bir anne olduğum için kızımın becerileri de pek çok yaşıtına göre çok daha gelişmiş. Sorun çözme, alternatif çözüm yolları geliştirme vb… Bunu ben söylemiyorum. Bir üniversitenin ilgili bölümünde bir ankete katılan kızımın anket sonucu söylüyor. Konu “aile içi iletişim”ken, kızımın pozitif sonuçları dikkat çekici bir şekilde öne çıkınca beni arıyorlar. Ve ben onlara tek ebeveyn olduğumu söylediğimde durum daha anlaşılır oluyor onlar için.

Gelelim Anneler Günü’ne. Benim için Anneler Günü biraz buruktur. Bunun ilk nedeni çok genç yaşta annemi kaybetmiş olmam. Çok yakın bir zamanda ise anneannemi kaybettim.

Boşanmam da ilk Anneler Günü'mde geçti. Bu yüzden Anneler Günü’nü değiştirdim.

Ve kızıma dedim ki:

Sen olmasaydın ben anne olamazdım. O yüzden bu günü birlikte kutlamalıyız.

Bizim için bugün: Anne– Cucu (Çocuk) Günü.

Ve son bir not: Bugün bana Anneler Günü için ne istediğimi soran olsaydı, fazladan bir kol, bir kafa ve mümkünse fazladan birkaç saat isterdim. 

Annelik yapan tüm annelerin günü kutlu olsun.