Published in  
Meseleler
 on  
December 10, 2024

Dikkat dikkat: Aradığınız sopranoya ulaşılamıyor

The Guardian yazarı ve gazeteci Jeffrey Ingold, divaların ömrünün tükenmek üzere olduğuna yönelik bir haber yayımladığında kaybolmuş gibi hissettim. O güne dek Adele’in müzik endüstrisinin yetiştirdiği son divası olduğunu fark etmemiştim. En azından bildiğimiz tanımıyla. Kafamda tehlike çanları çalıyordu. Seda Erciyes, Lara Di Lara ve Hikmet Demirkol içimi rahatlattı neyse ki. Divalık ölmemiş, meğer yaşıyormuş!
Kategori
Meseleler
Tarih
10/12/24

Dikkat dikkat: Aradığınız sopranoya ulaşılamıyor

The Guardian yazarı ve gazeteci Jeffrey Ingold, divaların ömrünün tükenmek üzere olduğuna yönelik bir haber yayımladığında kaybolmuş gibi hissettim. O güne dek Adele’in müzik endüstrisinin yetiştirdiği son divası olduğunu fark etmemiştim. En azından bildiğimiz tanımıyla. Kafamda tehlike çanları çalıyordu. Seda Erciyes, Lara Di Lara ve Hikmet Demirkol içimi rahatlattı neyse ki. Divalık ölmemiş, meğer yaşıyormuş!

Kategori
Meseleler
Tarih
10/12/24

Dikkat dikkat: Aradığınız sopranoya ulaşılamıyor

The Guardian yazarı ve gazeteci Jeffrey Ingold, divaların ömrünün tükenmek üzere olduğuna yönelik bir haber yayımladığında kaybolmuş gibi hissettim. O güne dek Adele’in müzik endüstrisinin yetiştirdiği son divası olduğunu fark etmemiştim. En azından bildiğimiz tanımıyla. Kafamda tehlike çanları çalıyordu. Seda Erciyes, Lara Di Lara ve Hikmet Demirkol içimi rahatlattı neyse ki. Divalık ölmemiş, meğer yaşıyormuş!

Adele’in ortadan kaybolduğu günlerdeyiz. Tam da içinde bulunduğumuz zamandan bahsediyorum. 30 albümünü çıkarıp hızlı bir tura atıldıktan sonra sahneye ara veriyor. Ancak bu onu takip eden dinleyiciler için şaşırtıcı bir haber değil. Easy On Me şarkısının, son üç yılda müzik listelerinin ilk sırasına yerleşen tek balad olmasını ise konuşalım. Bir kadın sanatçı tarafından seslendirilen tek balad demek daha doğru olabilir. Erkekler, yine bildiğimiz gibi çünkü. Baladları tanımlamanın kısa bir yolu var. Whitney Houston’ın söylediği şarkılar, hatırlarsınız. 32 yaşındaki Bridget Jones’un ağlayarak detone sesiyle All By Myself’i seslendirmeye çalıştığı sahne aklınızda mı? Güçlü vokaller, iç acıtan nağmeler, gözyaşlarına boğan ayrılık sahnelerinin arka plan müziği, Celine Dion’un Jack ve Rose’un imkansız aşkına eşlik eden imkansız sesi… Biliyorsunuz işte, karaokede söylemesi zor ama denemesi paha biçilemez şarkılar. Adele de sahneye ara verdiğine göre, aşk acılarımıza kim eşlik edecek? Easy On Me, zorlu bir mücadeleden çıkmışa benziyor. Hem Adele’e benzeyen sesler de duymuyoruz artık. Müzik endüstrisi yeni bir Whitney Houston bulamıyor mu? X-Factor ve Britain’s Got Talent programlarının yapımcısı Simon Cowell’ın aradığı mezzo-sopranoya hala ulaşılamıyor anlaşılan. Yoksa divaların nesli mi tükeniyor? Eyvah! Zamanın birinde; bir varken, hiç yokken, develer tellal, pireler berber iken endüstri imkansız seslere sahip vokallerin buluştuğu bir yerken... Vaz mı geçtik yoksa? Aretha Franklin, Etta James, Mariah Carey, Christina Aguilera, Jennifer Hudson ve daha nicesi divalığın şanını yaşarken… Çok mu hayal kurduk? 

Herkes TikTok için müzik yapmıyor

O günlerde diva kavramı, çoğunlukla mezzo-soprano ya da soprano seslerle ilişkilendiriliyor tabii. Öyle ki divalar, halktan görece kopuk, sessiz ve elegan bir tarzla biçimlendirilen bir müzikal kariyerin öncüsü olarak da biliniyor. Çoğunlukla piyanonun eşlik ettiği romantik baladları seslendiren bu isimlerin önemli bir bölümünü kadın sanatçılar oluşturuyor. Divalık statüsü farklı sanatçıları içeri alıp, yeni algoritmalar keşfederek dijital platformların gücünden yararlandıkça değişim geçirmeye de başlıyor. Instagram, YouTube ve TikTok, müzik dünyasına adeta bir bomba bırakıyor: Her şey hızlı, tüketilebilir, tüketmek için var, basit birleşimler, kısa sözler, söz yok, sadece melodi, melodi yok, bum! 2011 yılında hayatımıza hızlı bir giriş yapan Adele ise Whitney Houston’ı andırıyor. Duru, sade ve romantik. Kendi bildiği yoldan yürümeye, güçlü vokal performansları sergilemeye, gösterişli sahne kıyafetleri giymeye, görkemli makyajlara zaman ayırıyor. Akılda kalıcı melodilerden yana, yıllarca konuşulacak şarkılar yapıyor. Tıpkı bir dönemin divaları gibi. Adele’in “Herkes TikTok için müzik yaparsa, benim jenerasyonum için kim müzik yapacak?” sözleri divalığın ölmediğinin kanıtı aslında. Fakat Adele’in bakış açısı, divalık kavramının istikrarlı dönüşümünü, müzik üretim pratiklerinin değişen çehresini ortaya koyuyor. Charli xcx, Sabrina Carpenter, Billie Eilish, Chappell Roan’ın da dahil olduğu kadın sanatçılar geçen yaz mevsiminde müzik listelerinde kendine yer bulsa da bu sanatçılar, divalığın klasikleşmiş ritüellerinden oldukça uzak izler taşıyor. 

Seda Erciyes

Önce 1993 doğumlu Seda Erciyes’in kapısını tıklatıyorum. Bir süredir alternatif sahnenin divalığına göz kırpıyor. İlk stüdyo albümü Bataklığımda, taptaze. Bir divadan söz edince, yükselen bir sese mikrofon uzatmamak yanlış olacağı için Seda’ya soruyorum: ‘‘Neler oluyor?’’. Seda, olması gerekenin olduğunu düşünüyor. Ne demek bu? Küresel sektöre hitap eden güçlü vokaller yerini “eserini her yönüyle ele alan, sanatının farklı yönlerini göstermekten çekinmeyen samimi sanatçılara bırakıyor” demek. Müzik üretiminin zaman içinde değiştiğini de şöyle anlatıyor: “Başlarda çok daha saf ve heyecanlı bir yaklaşımım vardı. Sadece iyi müzik yaparsam artan bir grafikle müzik kariyerimi inşa ederim diye düşünüyordum. Çok komik. Bu yüzden başlarda şarkılarımda olmasını hayal ettiğim bir dünya kuruyordum. Daha mükemmeli arıyordum, duygularımda derinleşmiyordum. Zamanla aslında olduğum kişiyle derinleşmenin beni daha mükemmel, daha biricik kılacağını anladım. Üretimlerimde, estetik seçimlerimde, daha özgün, daha Seda bir yere gitmeye başladım. Başkalarının kalıplarını daha az önemser oldum. Çünkü gördüğüm kadarıyla beni etkileyen bütün kadın sanatçılar, divalar bu şekilde yapıyor”. Seda, benim aksime, Sabrina Carpenter’ın yıllar sonra da konuşulacağını savunuyor: “Bu isimlerin hiçbiri tek gecelik şöhretler değil. Sanatçı kimliklerini kurmak yılları, albümleri, başarıları, hataları, zirveleri ve dipleri içeriyor. Dinleyiciye asla projelermiş gibi hissettirmiyorlar. O aradığımız otantikliği hissetmemiz bizi onlara bağlıyor.”

Tutan formüller yerine özgün müzik

Öte yandan TikTok’un kültür endüstrisindeki artan hakimiyetinin, bir şarkının üretim biçimini, bir hitin ortaya çıkışını ve dinleyicinin yeni şarkıları keşfetme yöntemini değiştirdiği bir gerçek. Şarkılar birbirine benziyor; süreleri kısalıyor, Lo-fi kültürüne uygun hale getiriliyor. İlk stüdyo albümü Oraya Doğru’dan bu yana kendine has divalığını göstermekten çekinmeyen Lara Di Lara’ya da benzer soruları yöneltiyorum. Yarı İsveçli yarı Türkiyeli Lara Di Lara’nın müzik serüveni, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin müzik bölümünden mezun olduktan sonra ivme kazanıyor. Tutan formüllerden ziyade özgün müzik üretme kaygısı güdüyor Lara Di Lara. Endüstri değişse de o özüne sadık. Sektöre ya da beklentilere göre hareket etmemesini ‘‘Kendi müzikal dünyamı yaratma peşinde olduğum için önceliğim hissiyatım ve kendi isteklerim. O nedenle nasıl başladıysam öyle devam ediyorum. Popüler olan ya da ‘tutan’ formüller üzerinden değil, kendi hikayemi istediğim şekilde anlatma derdindeyim. Bunu yaparken kendi sınırlarımı müzikal yönde kırmaya, aşmaya, eğmeye, bükmeye çalışıyorum. Günümüz müzik endüstrisinin istediği ve aradığı kriterler genelde bana sıkıcı ve tek tip geliyor’’ diye tarif ediyor. Dijital platformların etki alanının artışına dikkat çeken Lara Di Lara, ‘‘Müzik giderek sadece ‘para, kazanç ve ünlülük’ ekseninde, olabildiğince kullan-at mantığıyla, kapitalist düzene hizmet eden bir şeye dönüştü. Ben kendimi bu düzenin içinde pek göremiyorum. Müziği bir yaşam biçimi, sanat formu, daha duygusal ve soyut olarak görüp deneyimliyorum. Maddi kısımlar ve endişeleri, özgürce üretimden sonra geliyor’’ şeklinde konuşuyor. Ancak divaların ömrünün tükendiğini düşünmüyor. ‘‘Değişen müzik sektörü ve müzik algısıyla azalmış gibi görünebilirler’’ görüşünü paylaşırken becerisine hakim, derinlikli olan her sanatçının bir diva olarak tanımlanabileceğini, engellere rağmen süresiz ve zamansız olduğunu da vurguluyor. Joni Mitchell ve Sade bıkmadan dinlediği divalardan yalnızca ikisi. 

Lara Di Lara

Divalık ölmüyor ama…

Müzik yazarı Hikmet Demirkol da paralel bir görüş paylaşıyor. Divaların yeni dünyaya uyum sağlamaya çalıştığını dile getiriyor: ‘‘Günümüz müzik dinleme alışkanlıkları eski yıllara göre değiştiği için diva lakabıyla tanımladığımız üretimler de bu duruma ayak uyduruyor. Adele, Beyonce, Madonna gibi büyük isimlerin herhangi bir müzikal haberi tüm dünya basınını harekete geçirecek kadar büyük ve hala çok değerli. Bence diva olarak tanımlanan bu isimler albüm üretiminde hala ısrarcı, kısa süreli ya da hızlı üretimlerdense uzun soluklu, büyük turne planları olan işler yapmaya da devam ediyor’’. Hikmet Demirkol, üretimin hızlı ve çok olmasının pek çok sonucu olduğunun altını çiziyor.

Hikmet Demirkol

Endüstrinin hızlı çalışan lokomotif tarafının, birçok ismi sektöre kazandırdığı gibi elediğini de düşünüyor. Zamansız çalışmaların sayısının azaldığını kabul etmesine rağmen sebebi konusunda kararsız: ‘Üretimin çok olmasının diğer bir deyişle birçok yeni ismin çıkmasının müzik sektörünü canlı tuttuğunu, kendi içinde bir rekabet yarattığını düşünüyorum. En sonunda takdir dinleyicinin, para verip konserleri dolduran izleyicinin kararı diyebilirim. Bana kaygı veren tek konu, 80-90’larda olduğu gibi kült ya da zamansız denebilecek şarkı/albüm üretiminin aynı yoğunlukta olmaması. Acaba üretim kalitesinden mi yoksa gerçekten dijital dünyaya geçişin bir sonucu mu bu konuda henüz karar verebilmiş değilim’’. Hızlı tüketilebilir bir ürüne dönüşen müzik ve nesli tükenmekte olan divalar arasında ateşli bir ilişki olduğu kesin. Diva kavramının tarihe karışmaya başladığı da aşikâr. Fakat geçirdiği dönüşüm tamamen yok olmayacağına, farklı tanımlarla endüstride kalacağına işaret ediyor. Madonna ve Beyonce başımızın tacı olsa da yerlerini almaya yakın adaylar sırada bekliyor. 

Divalık ölmüyor belki ama bildiğimiz haliyle yaşamıyor da.