En sevdiğimiz radyo frekansı 96.2, Radyo Eksen’de dinlediğimiz şarkılar sayesinde 25 yıldır yalnız olmadığımızı, bizimle aynı şarkıları seven birilerinin olduğunu biliyoruz. Her günümüze eşlik eden müziğin nereden yayınlandığını, yayıncıların nasıl bir masada oturduğunu, 25 yıldır neler yaşadıklarını merak ettik ve onları stüdyolarında ziyaret edip “On Air” ışığının yanışına şahit olduk. Mutlu yaşlar Radyo Eksen! Daha nice 25 yıllara!

GÜLŞAH GÜRAY - Radyo Eksen Yayın Yönetmeni / Sabah Programı Yapımcısı
İlk gününü hatırlıyor musun radyoda? Hayallerin neydi, neler oldu?
2000'de Radyo / TV / Sinema'dan mezun olduğumda, televizyona müzik belgeselleri çekmek vardı aklımda. Büyük kriz vardı o sene, herhangi bir kanaldan içeri girmek bile dertti. Televizyona olmadı, ama radyoya hazırlıyorum mini radyo belgesellerini. Hatta bu benim en keyif aldığım işlerden biri. Sevdiğim, merak ettiğim konuyu araştırıp sesli belgelerini hazırlıyorum şimdi.
İlk yayınında çaldığın şarkılar nelerdi?
Radyoya ilk geldiğimde aklımda Pixies ve çevresi hakkında bir program yapmak vardı. Pixies, Throwing Muses, The Breeders, Kristin Hersh, Belly aile ağacı dallarında gezen bir program yapmıştım.
Her gün insanların hayatının parçası olmak ne hissettiriyor?
Muhteşem bir şey! Tarifi zor, ama şöyle açıklayayım: Her sabah söylenerek kalkıyorum, istisnasız her sabah. Yıllar geçti, asla alışamadım. Bazısı vardır, belli bir süre sonra alışır, belki kendiliğinden kalkar. Bende o olmadı, olmuyor. 10 dakikada evden çıkıyorum, arabaya atlayıp radyoya geliyorum, kör karanlıkta. 7'de başlıyor yayın, stüdyoya giriyorum ve BOM! Asıl gün o an başlıyor benim için. Uyandığım, sevdiğim, dinleyenlerden mesaj aldığım bir iletişim bu, 7'den sonra. 5-7 arası çok tek başıma kaldığım, düşüncelerin aklımı zorladığı, bazen olmayacak, bazen de şahane fikirlerin çıktığı rüya alemi gibi geçiyor.
25 yıl önce Radyo Eksen’i kuran ekip, bugün geriye dönüp baktığında hangi an “işte bu yüzden bu radyoyu kurduk” dedirtiyor?
"Sadece sevdiğimiz müzikleri çalalım" bu radyonun asıl kuruluş amacı. Cem Aydın, Görkem Yaşayan, Barbaros Devecioğlu atıyor temelini. Onların mirasını yürütmeye çalışıyoruz biz. Şimdi gelen mesajlara baktığımda bir birliktelik, bu topraklarda benzer şeyleri dinleyen, izleyenlerin kalan son kalesi gibi Radyo Eksen. Biz de bunun devam etmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Çünkü birlikte kalabilmek çok kıymetli.
Eksen, Türkiye’de alternatif müziği eve, arabaya, işe taşıyan bir kanal oldu. Sence Eksen dinleyicisi bugün kim? 25 yıl önce kimdi? Zamanla nasıl değişti?
Sabah programı dinleyicileri gözünden bakalım bu soruya isterseniz. Çünkü her sabah yolda bizi kocasıyla dinleyip sesli mesaj gönderen 70 yaşında dinleyicimiz de var, okula giderken anne-babasının çektiği videoda bana istek şarkısını söyleyen de, lise yıllarımdan beri yanımdasın diyen de, yurt dışında ev hasretini bitiriyorsun diyen de... Eksen'in orada olduğunu bilmek insana güven veriyor. Hiç tanışmamış olsalar da beni çok yakın bir arkadaşları gibi gördüklerini söylüyorlar. İstedikleri zaman, istedikleri şarkıyı, istedikleri platformda dinleyebilirler. Eskiden böyle pek alternatif yoktu. Ben de radyoda uzun anons yapmazdım, daha mesafeli olmamız uygun görülürdü. Şimdi, 25 sene sonra, aramızda emsalsiz bir bağ varmış gibi hissediyorum.
Teknoloji en büyük değişim oldu aslında. O günden bu yana radyoculuğun “uzaktan” yapılabilir bir iş haline gelmesi sence neleri değiştirdi olumlu ya da olumsuz?
Uzaktan yapılabilir, yapan için de çok rahat olur eminim. Mesela sabah 5'te değil, 10 dakika önce kalkıp yayına başlayabilir... İsteyen bunu yapabilir. Kayıt denedim, ama bende olmadı. Ne benim içime sindi, ne de dinleyici aynı duyguyu hissedebildi. O duyguyu mekanik veya -mış gibi yapamazsınız. Benim programım için bu imkansız. Belki bana kendini kandırıyorsun diyeceksiniz. Ama şu hayatta 1 işin var. Onu da düzgün yapacaksın. Sabaha kadar oturduysan bile o yayına gideceksin. Dinleyiciye büyük saygısızlık deyip sürünerek kalktığım çok sabah bilirim.

Spotify, YouTube, algoritmalar… Tüm bunların olduğu bir çağda bir radyo programcısının hâlâ “küratör” olabilmesini sağlayan şey nedir?
Bütün bu saydıklarınızı kullanan, okuyan, araştıran biri olması belki? Yeni gelişmeleri çok faydalı buluyorum. Son dönemde AI ile kendi programım için, günün konusuna uygun görseller bile hazırlıyorum. Ama bunların düzgün çalışması için sistemi yönlendiren, doğru komut veren biri olması lazım değil mi? Belki bizim konumuzda radyo programcısı zevk kazanında bunları düzgün karıştırınca kendisini de tatmin eden listeler ve konular ortaya çıkarabiliyor.
25 yılda müzik endüstrisi birkaç kere değişti. Radyoculuğun en zorlaştığı ve en heyecan verici olduğu dönemler hangileriydi? Şu an nasıl bir dönem?
Radyoculuğu genel olarak değerlendirmem zor. Çünkü bizde durum çok farklıydı. Eksen özelinde konuşacak olursam, 2000-2007 arası bizim için altın çağdı... Festivallerde çıkan grupları değil, alana kurduğumuz çadırı izleyen katılımcıların olduğu dönemdi. Televizyonda program, CNBC-e dergide sayfalarımız vardı. Radyoya konuk olan yabancı müzisyenler bir geldiler mi gitmek bilmezdi. Şimdi de öyle aslında, ama davetimize icabet edebilirlerse.
Bu kıymetli bir içeriktir, insanların asıl ihtiyacı olan şeydir. Bunun duygusal yönüyle ilgilenmiyorsanız bile, unutmayın ki satışların %85’i duysaldır. Duyarak satın alırsınız. Onu nasıl anlattığın, sesindeki enerjidir önemli olandır. Biliyorum, müzik endüstrisi genel olarak hızlandı. Dinleyip bir kenara atılan albümler, yerini hemen dolduran benzerleri, kalabalığa kalmamak için erken ayrılınan veya tek şarkı videosu çekilip çıkılan konserler... Hepsi için de haklı sebepler vardır muhakkak. Ancak emek verilerek yapılan her şey kendini belli eder ve karşındakine de kendini iyi hissettirir. İnanın Türkiye’de müzik dinleyicisi çok kıymetli, çok daha fazlasını hak ediyor. Biraz da kadir, kıymet bilmek gerekiyor.
25 yıl sonra Radyo Eksen hala daha varsa nerede olsun istersiniz? Bir hayal kurun: Nasıl bir Eksen, nasıl bir müzik hikâyesi, nasıl bir dinleyici?
Bazen John Peel üstadımız gibi ölene kadar mikrofon başında kalayım diyorum. Bazen de yarın emekli olayım, biraz uyurum, dinlenirim diyorum. Sıkılırsın diyorlar, haklılar! 25 yıl sonra muhtemelen yapay zeka gayet efendi anonslar bırakacaktır. Belki Beatles gibi çok sesli anonsların olduğu programlar yapacaklar, belki karşılaştırabilmemiz için aynı anda dönemin ve geçmişin benzer şarkılarını dinletecekler. Bilemiyorum... Ama neticede dönemin ruhuna uygun programlar yapılacaktır. Bense Eksen'in ruhunu kaybetmeden, tüm teknolojik imkanlardan faydalandığı bir dünyası olsun isterim.

Her sabah Gülşah Güray bize “günaydın” demek için mikrofonun başına oturduğunda mikrofondaki “pop filter”ı kaldırıyor. “P” harfini patlatarak söylemediği için bunu kullanmayı sevmiyor. Ve her gün, Gülşah Turgut programını hazırlamak için mikrofonun başına oturduğunda o pop filter’ı yeniden yerine yerleştiriyor.

GÜLŞAH TURGUT: Radyo Eksen Program Yapımcısı / Editör
Radyo Eksen’deki ilk yayınını hatırlıyor musun? Nasıldı?
Epey heyecanlıydım. Kendimi özgürce ifade edebileceğim bir radyoda yayın yapmak benim için büyük mutluluktu — hâlâ da öyle.
Bu kadar sene içinde Radyo Eksen’in bize neler kattığını düşünüyorsun?
Radyo Eksen’in ülkemize büyük bir kültürel değer kattığını düşünüyorum. Her şeyden önce müzik algısını değiştirdi; pek çok kişinin müzik zevkini şekillendirdi, alt kültürü görünür kıldı, keşfin kaynağı oldu ve çeşitliliğin merkezi hâline geldi.
Senin için radyoda çalması ve dinlemesi en keyifli üç şarkı?
Bu soruya cevap vermek gerçekten zor — 15 yılda binlerce şarkı çaldım. Aklıma ilk gelenleri söyleyeyim. Öncelikle modern dünyaya dair iki farklı ruh hâlini yansıtan iki şarkıdan bahsetmek isterim. İlki, pandeminin ağırlığını üzerimizden yeni yeni attığımız bir dönemde yayınlanan Parquet Courts’un Sympathy For Life albümünden ‘Walking At A Downtown Pace’. Şehre yeniden karışma, özgürlük, var olma ve bağ kurma hissini tatlı bir şekilde anlatan bir şarkı. Diğeri ise bunun tam tersi bir ruh hâlinde olan Galaxie 500’ın ‘Tugboat’ şarkısı. Şarkıda geçen “tugboat captain” ifadesi de, Dean Wareham’ın kahramanı ve The Velvet Underground’un kurucu üyelerinden Sterling Morrison'a bir göndermedir. Son olarak da My Bloody Valentine klasiği ‘When You Sleep’i sayabilirim.

Radyo Eksen’de senin programın dışında birinden ilk kez dinleyip çok sevdiğin bir şarkı var mı?
O dönem Radyo Eksen’de sıkça çalan ve Eksen’le yaşıt bir şarkı olan ‘Once Around The Block’u söyleyebilirim.
Sen Radyo Eksen’e 25. yaşı için bir şarkı hediye etsen hangi şarkı olurdu?
Madem öyle, yine Radyo Eksen’le yaşıt bir albümden seçim yapayım: Yo La Tengo’nun And Then Nothing Turned Itself Inside-Out albümünden ‘Our Way To Fall’. Ayrıca Yo La Tengo’nun radyomuza yaptığı ziyaret, benim için Radyo Eksen’de yaşadığım en özel anlardan biridir. Bu şarkıyı Eksen’le bir şekilde bağı olan herkese armağan ediyorum.

Aytun Çırkın: Radyo Eksen İş Geliştirme ve Pazarlama Uzmanı
“Radyo Eksen bana şunu öğretti: Sevdiğin şeyi savunmak için kalabalık olman gerekmiyor. İyi bir duruşun, net bir zevkin ve sürekliliğin varsa zaten bir yere temas ediyorsun. Sadece müzik değil; bakış açısı, sabır, kürasyon, birlikte kalabilme kültürü kattı. “Herkese göre” olma derdi olmadan var olmanın mümkün olduğunu burada gördüm. Bugün yaptığım işlerde de bu refleks var: hızlı değil, doğru olanı yapmak.”

Radyo Eksen’e 25. yaşı için bir şarkı hediye etsen hangi şarkı olurdu?
The Velvet Underground – Sweet Jane Çünkü kökü orada. Zamansız, sade, dürüst. Gösterişsiz ama çok güçlü. Radyo Eksen’in 25 yıldır yaptığı şey de tam olarak bu: modaya göre değil, ruhuna göre kalmak.

Radyo Eksen ve İstanbul rock müzik sahnesi ile özdeşleşmiş o kült isim Nikki Wild olmadan 96.2’den bahsedemezdik!
“Radyo Eksen'in iyi müzikle ama özellikle de kaliteli içerikle cok büyük bir boşluğu doldurup önemli bir misyon yüklendiğini düşünüyorum. Sadece radyo yayınları değil, yıllardır gelenek haline gelen Radyo Eksen partileriyle eskiden kalmış ''Radyocu tanınmaz sadece sesi tanınır'' tabusunu yıkarak dinleyicisini sahnede bile son derece eğlendiren, dinleyicisiyle iç içe olan, ismi ''radyo'' olsa da hiç yaşlanmayan büyük bir gençlik hareketi olarak görüyorum.”
İlk yayınında çaldığın şarkılar nelerdi?
İlk yayınım 2 Ekim Cuma - 2016
İlk şarkım '' Guns'n Roses - Welcome To The Jungle’'
Çok heyecanlanıp hiç çaktırmamıştım. O günden beri her cuma 22:00’de ALL ACCESS ile mikrofon başındayım.
Radyo Eksen’e 25. yaşı için bir şarkı hediye etsen hangi şarkı olurdu?
Benim Radyo Eksen’e 25. yıl hediye şarkım… ‘GOD GAVE ROCK 'N' ROLL TO YOU - KISS’

Ekibin en genci ve bir radyo stüdyosunun olmazsa olmazı elbetteki gencecik bir stajyer. Damla Su Özcan şu an Radyo Eksen’deki “o stajyer”.
Senin için Radyo Eksen’de dinlemesi en keyifli 3 şarkı?
New Order – Blue Monday
Muse – Hysteria
David Bowie – Moonage Daydream
Bu üçlü çalınca stüdyoda hem enerji yükseliyor hem de müziğin insanı nasıl hâlâ şaşırtabildiğini görüyorum.

Radyonun görünmez bel kemiği her zaman için prodüksiyon odasıdır. O odada Gökçe Seçin ile tanışıyoruz.
Gökçe Seçin - Radyolar Prodüksiyon Uzmanı
İlk kez Radyo Eksen’de dinleyip çok sevdiğin bir şarkı var mı?
Rahmetli Çağlan Tekil'in programında duyduğum “Audrey Horne - Waiting For The Night”. 'Duyduğumdan beri nakaratı dilime takıldı demişti, bende de aynı etkiyi yarattı.
Sen Radyo Eksen’e 25. yaşı için bir şarkı hediye etsen hangi şarkı olurdu?
Rainbow - Long Live Rock 'N' Roll

2020 yılında kaybettiğimiz çok sevgili arkadaşımız Çağlan Tekil'in fotoğrafları, stüdyoda bize merhaba diyor.

KANAT ATKAYA - Radyo Eksen Yayıncısı
Hem Radyo Eksen’in hem (eski) yazılı basının hem de İstanbul’un rock starlarından Kanat Atkaya’yı da Gülşah Güray’la yaptıkları “Jack Talks” programının çekimlerinden hemen sonra yakaladık.
Ünlü şarkıda “Video killed the radio star” diyor ama şu an radyocular en büyük starlar hem de bu şarkıyı sıkça dinlediğimiz MTV kapanırken… Bu konuda ne düşünüyorsun?
İnsanın radyoyla kurabildiği bağa pek çok rakip çıktı. Sinemadan televizyona, atıyorum Walkman’den streaming platformlarına kadar. Ahmet Güntan’ın harikulade şiirlerinden Beyaz Peugeot ile cevap vereyim:
“Güneşin altında radyo dinleyen çocuk
sen bu dünyaya mı aitsin?
hayatın nasıl olduğu değil kimlerle olduğu
önemli dersin
göğe ara sıra başını kaldır bak öyleyse
kendine ait bir yıldız bulabilir misin?”
Radyo Eksen birlikte yaşlandığımız, birlikte büyüdüğümüz müzikseverlere ve gençlere neler kattı ve 25 yıldır aynı çizgide yayın yapan bir medya kuruluşunun içinde olmak nasıl bir duygu?
Eksen yola çıkarken “Kendi dinlediklerimizi çalalım, başka radyoların farklı kaygılarla çalmadıklarını biz dinletelim” gibi gayet rock’n roll bir tavır vardı. Bu ruha sadık kalındı, en önemlisi bu. 25 yıl boyunca nice fırtınadan sağlam çıkması da bu sayede oldu. Birden fazla kuşağın iyi müzik için Eksen’e gelmesi ve gelmeyi sürdürmesinin temelinde de bu prensiplere sadık kalınması etkili sanırım. Günümüzün yıldız müzisyenlerinden biri konser sonrası sohbet ederken “Az buçuk müzik zevkimiz varsa Eksen sayesindedir” demişti; cevabını kendi cevabım olarak aktarmış olayım.
Radyo Eksen’e bir şarkı hediye etsen ne olurdu?
İki şarkı seçeyim. Biri yıllarca Eksen’in reklam anonslarında kullandığı Tom Waits’in ‘Little Drop Of Poison’ı olsun ve Eksen’in fikir babalarından dostum Cem Aydın’a gitsin. İkincisi de 33/45’te (sadece plak çaldığım program) ilk seçtiğim şarkı olan The Undertones’un ‘Teenage Kicks’i. The Undertones, canımız radyo istasyonumuzun kürasyonu olan Eksen On Fair festivaline de gelmişti. Ne şahane bir döngü ama…
İyi ki varsın Radyo Eksen! Daha nice 25 yıllara!

%20(3).jpg)
