İstanbul’un ışıklarının önünde yankılanan çağlamanın sesi, bir pop şarkı vokaliyle buluşuyor. Henüz sadece 24 yaşında olan Melis Fis, hem Anadolu ile Avrupa’nın hem de modern popla geleneksel melodilerin kesiştiği o noktada duruyor. Süresi ise sadece 60 saniye. Çünkü bu kez sahnesi: Red Bull 60 Seconds. Melis, “tamamen içimden geldiği gibi davranıyorum” diyor. Bu noktada sadece izlemekten öte, dinlemek ve çağlama tınısının peşine düşmek gerek. Biz de böyle yaptık ve Melis Fis ile kurduğu köprüde buluştuk.
“Melis Fis” denince akla gelen ilk üç kelime ne olmalı?
Gerçek, enerjik, hayalperest.
“Kara Kedi” şarkınla aniden herkes tarafından tanındın, o zamana kadar sosyal medya kullanıcıları tarafından tanınıyordun daha çok. Bu ilgiye ve beğeniye hazır mıydın?
Açıkçası böyle bir anda bu kadar büyümesini beklemiyordum ama içten içe her zaman hazırlıklıydım. Çünkü ben bu işi çocukluğumdan beri hayal ederek yaptım.
Küçük çocuklar tarafından çok seviliyorsun. Bu nedenle tarzını, sahne kimliğini, sosyal medyadaki duruşunu kontrol etme ihtiyacı duyuyor musun?
Aslında tamamen içimden geldiği gibi davranıyorum ama küçük takipçilerim olduğu için onların görebileceği bir örnek oluşturmak da benim için önemli. Bu yüzden dürüst ama saygılı bir iletişim dili kurmaya çalışıyorum.

70’lerden bu yana Türkiye’deki pop müziği düşündüğünde bugünü nasıl değerlendiriyorsun? Kendini bu çerçevede nereye koyuyorsun?
Bence şu an Türk pop müziği çok karışık ama bir o kadar da yenilikçi. Ben bu karışımın içinde hem köklerimize hem günümüz trendlerine sadık kalarak kendi dokunuşumla var olmaya çabalıyorum.
Konserlerde söylediğin şarkıları nasıl seçiyorsun, kriterlerin neler?
Kendi şarkılarımı söylüyorum tabii ki, genelde en çok sevilen ve istenenleri seçiyorum. Üzerine sahnede söylemekten keyif aldığım birkaç cover da ekliyorum, böylece hem benim için hem dinleyenler için enerjisi yüksek bir akış oluyor.
Sosyal medyada görünür olmakla müziğin kendisini öne çıkarmak arasında bir çelişki yaşıyor musun?
Ben artık ikisini bir bütün olarak görüyorum. Sosyal medya da benim sahnemin bir parçası. Günümüzde sosyal medya olmadan müzik yapmak neredeyse imkansız. Ben zaten orada büyüdüğüm için bu süreç benim için çok doğal gelişiyor.
Sosyal medyadaki acımasızlıkla, eleştirilerle nasıl başa çıkıyorsun?
14 yaşından beri sosyal medyada içerik üreten biriyim, bu yüzden eleştirilere fazlasıyla maruz kaldım ve artık onlarla baş etmeyi öğrendim. Aslında “baş etmek”ten çok, odağımı sevgiye vermeyi seçiyorum. Müziğimin, enerjimin ve içeriklerimin karşılığını bulan insanlarla etkileşimde olmak bana çok iyi geliyor, bu yüzden olumsuzluklardan olabildiğince etkilenmiyorum.

Şarkı ve kliplerinde Türkiye kültürüne, folkloruna dair çok fazla öğe var. Bu bilinçli bir tercih mi yoksa küçüklükten beri türkülere, nazara ya da folklorik öğelere merakın var mıydı?
Türk kültürüne gerçekten çok hayranım; içinde bana her zaman ilham veren, duygusal ve estetik olarak çok güçlü öğeler var. Hem şarkılarımda hem de kliplerimde bunları kullanmak bana da, dinleyicilerime de iyi geliyor. Sonuçta burada doğup büyüdüm, bu kültürün içinde şekillendim. Ama bunu müziğime ve kariyerime bilinçli şekilde yansıtmanın bana bu kadar iyi geldiğini son birkaç yılda fark ettim.
Red Bull 60 Seconds kapsamında, 60 saniyelik doğaçlama performans fikri bir baskı mı yarattı ilk duyduğunda yoksa heyecan mı oldu ?
Baskı değil, tamamen heyecan oldu. Çünkü kısa sürede kendini anlatmak zor ama aynı zamanda çok yaratıcı bir alan bırakıyor insana.
Arkanda muazzam Boğaz manzarası var proje klibinde. İstanbul’a, Boğaz’a bakınca ne hissediyorsun, ne düşünüyorsun?
Boğaz’a baktığımda hep ilham doluyorum. Çünkü bu şehir bana her duyguyu aynı anda yaşatıyor: huzuru da, karmaşayı da, umudu da. İstanbul’da doğdum büyüdüm bu yüzden denizi görmek, Boğaz’ı görmek bana hep huzur verir.

Red Bull 60 Seconds videosunda izleyicinin sende ne görmesini, hangi duyguyla ayrılmasını istiyorsun?
Gerçek bir tutku ve samimiyet görsün istiyorum. Yani izledikten sonra “evet, bu kız müziği gerçekten hissediyor” desinler isterim. Ve seyirciyi müziğe, cesarete, yaratıcılığa teşvik etmek isterim. Kendini konfor alanının dışına atmaktan korkmamak. Benim için her yeni şarkı, her yeni sahne o sınırı biraz daha ileri taşımak demek. Hayal kurmaktan ve adım atmaktan korkmamak demek.
Ailenden müzisyen biri olarak bugün, böylesine genç yaşta bu kadar tanınan bir müzisyen olmak, global bir markayla Red Bull 60 Seconds projesinde Türkiye müzik kültürünü dünyaya tanıtmak ne demek senin için?
İnanılmaz gurur verici. Çünkü sadece kendimi değil, ülkemin sesini de temsil ediyorum. Bu benim için hem sorumluluk hem mutluluk.
Bu projede sanatçılardan kendi seçtikleri bir enstrüman kullanmaları isteniyor. Sen hangi enstrümanı kullanacağına nasıl karar verdin?
Ben çağlama enstrümanını seçtim. Red Bull sayesinde tanıdım ve sesine aşık oldum. Geleneksel ama aynı zamanda farklı bir havası var, tam benlikti.

%20(2).jpg)
%20(3).jpg)
