‍

Hikayenin sonuna geldik. Netflix’in orijinal yapımları arasında ilk kez tüm dünyada kült haline gelen hikayesi Stranger Things, popüler kültür ve hikaye anlatıcılığına kendi izlerini bırakarak veda ediyor. Artık bir sokakta  bisikletleriyle gezen, şapkalı “nerd” 9-10 yaşındaki çocukları gördüğümüzde ilk aklımıza gelen şey Stranger Things’in ilk sezonu olacak. Ya da “Upside Down” denince içimiz ürperecek. İlk sezonu 2016’da yayınlanan ve beşinci sezonu tamamlanınca veda edecek olan Stranger Things, 2010’ların ve 20’lerin “kült yapımları” “en iyi dizileri” ya da “tarihin en iyi 10 fantastik dizisi” listelerinde her zaman yeri olacak. 

‍

Ama bu diziyi bugünün kültleri haline getiren, dizinin geçtiği dönem yani 80’leri bugüne taşıması. 80’ler dünyasını en ince detayına kadar, o analog dünyada hiçbir anısı olmayan çocuklara tanıtan ve hatta özendiren Stranger Things, soundtrack’i ile de 80’leri yeniden canlandırdı. Kısa online sohbetimizde Charlie Heaton’ın söylediği gibi “Stranger Things’i yaratan Matt Duffer ve Ross Duffer kardeşler özellikle referans dünyalarında gerçekten çok güçlü. Her sezonu parçalayıp yeniden kurarken ilham aldıkları yerleri saklama gibi bir dertleri yok. Bu da bence diziyi, onlardan önce gelen büyük hikâyelere yazılmış bir tür aşk mektubuna dönüştürüyor. Bir yandan da çocukluğa, ergenliğe, genç olmanın ne demek olduğuna ve o dönemin ruhuna bakıyor olması yüzünden böyle güçlü.”

‍

‍

‍

‍

“SETTEKİ İLK SAHNEM SİNİR BOZUCU STRESLİ VE TATLIYDI”

Jonathan Byers karakterini canlandıran Charlie, setteki ilk gününü hatırlayıp hatırlamadığını sorduğumda duraksıyor ve topu Natalie’ye atıyor; “Senin setteki ilk günün nasıldı?” “Setteki ilk günüm… Bazen karıştırıyorum Ama en net hatırladığım galiba gerçekten ilk gündü, Joe’yla çektiğimiz o yatak odası sahnesi. Evet, o flashcard’lı sahne; Joe’nun pencereden içeri tırmandığı an. Çok heyecanlıydım, kesinlikle. İçimdeki o gerginlik hâlâ aklımda” diyerek anlatıyor. “Böyle bir set ortamında, karakterin için sıfırdan inşa edilmiş o muazzam yatak odası setinde ilk kez çalışıyorsun… Ve Joe’yla o sahneyi çekmek hem inanılmaz heyecan vericiydi hem de gerçekten sinir bozucu tatlı bir stresti. Bir yandan da her şey biraz bulanık; ama bazı anlar hâlâ çok net. O odaya geri dönüp her şeyi yeniden yaşayabilecekmişim gibi geliyor. Ama aynı zamanda o kadar uzun zaman olmuş ki, düşündükçe garip geliyor.”

‍

Dile kolay, 9 senedir devam eden bir diziden bahsediyoruz! Çocuk oyuncuların tamamı dizide büyüdü. Hatta onların büyüme şekline göre senaryonun şekillenmesi gerekti. Dizinin hayran kitlesi büyüdükçe, genç oyuncu kadrosunun ünü de aynı hızla genişledi. Eleven rolüne ilk kez 12 yaşındayken adım atan Millie Bobby Brown, bugün Hollywood’un en tartışılan yıldızlarından biri. Nefret edeni de çok, seveni de. İngiliz oyuncu, iki Godzilla filminde yer aldı ve Sherlock Holmes’un genç kız kardeşi Enola’ya odaklanan yan seride başrol oynadı. Bu arada Stranger Things, Londra West End’de sahnelenen The First Shadow oyununu doğurdu ve iki kez Oscar’a aday gösterilen Winona Ryder’ın kariyerine adeta yeni bir nefes verdi. Jim Hopper rolündeki David Harbour içinse dizi, Marvel yapımları Black Widow ve Thunderbolts dahil olmak üzere büyük bütçeli filmlere açılan bir kapı oldu.

‍

“BİRAZ DAHA TUHAF OL”

Natalie anlatınca Charlie de yarım yamalak hatırlıyor setteki ilk gününü. “Sanırım benim ilk günüm de o gündü. Joe’yla birlikte sete gelmiştik. bir test gibi bir şey miydi o? Joe’yu ilk kez orada tanıdım. Televizyonda gördüğün o ekran testlerinin aynısıydı; sadece bir ekran karşısında duruyorduk. Benden hazırlanıp gidip sadece kardeşlerin (Duffer’ların) karşısında durmamı istemişlerdi. Biz de sete uğramış, “neler oluyor” diye bakmaya gelmiştik. Ve tüm ekranlar sen ve o meşhur hâlinle doluydu…” Evet, elimde kamera, üstümde mavi ceket vardı” diyerek araya giriyor Natalie. Ama ilk sahnem eminim ki okuldaydı. O poster astığım sahne.”
“ O senin ilk sahnen miydi?” diye soruyor Natalie. Belli ki bu soru onlar için anılarda bir yolculuk gibi oldu! “Evet, sen gelip bana “Sorry about that” (Bunun için özür dilerim) diyorsun. Ben de “Yeah” (Tamam)  diyorum. O sahneyi çekerken bana verilen notun şu olduğunu hatırlıyorum: “Bir tık daha az tuhaf ol” Yani bazen yönetmen notları böyle oluyor. Ama sonuçta oynadığın karakter potansiyel bir seri katil… Ben ise sadece benim ve daha tuhaf olmam gerekiyor…”

‍

‍

‍

‍

“ATEŞLİYKEN GÖRDÜĞÜN BİR RÜYA GİBİ”

Setteki ilk gününü en net hatırlayan ve en heyecanla anlatan ise Stranger Things’in sinema-dizi dünyasına kattığı en etkileyici isimlerden olan Jamie Campbell Bower oldu.  Jamie, dizide prostetik makyajla korkunç bir canavar dönüşmüş olsa da gerçek hayatta

giyim tarzı ve yakışıklılığı ile gözleri kamaştırıyor. “İlk günüm tamamen bulanıktı; ateşliyken gördüğün bir rüya gibi. Dizinin çekildiği stüdyoda geçirdiğim ilk gerçek gündü. Vecna için kamera testi yapıyorduk. Barry, ben, Duffers… Hepimiz aylarca kendi köşemizde çalışıp bu yaratığı kurmuştuk ve tek dileğimiz işe yaramasıydı.” Belli dilekleri gerçek olmuş. “Sete adım atmadan hemen önce birinin benimle konuşmaya çalıştığını hatırlıyorum. Ama o an öyle bir şeydi ki, dünya yavaşça siliniyor gibiydi. Birinin bir şey söylediğini duyuyorsun, fakat tüm odağın yapman gereken işe kilitlenmiş; tek umduğun her şeyin yolunda gitmesi… Neyse ki gitti. O ilk deneme çekimi bitince hepimizden aynı anda bir rahatlama nefesi çıktı. O an derin bir nefes verip “Tamam… nefes alıp verebiliyorum,” diye düşündüğümü hatırlıyorum.” Deneme iyi gitmiş olsa da;  çekimler sırasında Jamie’nin işinin tüm oyunculardan daha zor olduğunu da söylemek lazım. Farklı röportajlarda da anlattığı kadarıyla Jamie’nin canavara dönüşme makyajı saatler alıyormuş ve hareket etmekte zorlanıyormuş makyaj ve kostümle. İşin en zor kısmı ise tuvalete gitmekmiş! Bunun için set ekibinden yardım almak zorunda kalıyormuş ve olabildiğince uzun süre tuvalete gitmemeye çalışıyormuş. 

Yine de sette harika zaman geçirdiğini söylüyor Jamie, diğer oyuncularla ilgili ilk izlenimini sorduğumda: “Herkese dair ilk izlenimim ise şuydu: inanılmaz tatlılardı. Dördüncü sezonun okuma provalarında neredeyse bütün ekiple tanıştım, herkes o kadar nazikti ki… Aramızda benim gibi birkaç yeni oyuncu vardı, hepimiz kendi endişelerimizle gelmiştik.Herkes öylesine sıcaktı ki… Bu yüzden inanılmaz keyifli bir başlangıç oldu. Ama aynı zamanda sürekli “Aman Tanrım, burası gerçekten çok havalı” hissiyle dolaşıyorduk ortalıkta”. Havalı olmaz mı? Düşünsenize Stranger Things dizisinin en çok izlenen sezonunda oyuncusunuz ve 3 sezon önce hiç tanımayan ama artık birer kahraman haline gelmiş oyuncularla okuma provasındasınız… “Dışarıda sigara içiyordum ve kendi kendime “Tanrım bu inanılmaz!” dediğimi hatırlıyorum…” 

‍

‍

‍

‍

“O SES SEZONUN TONUNU BELİRLEDİ”

Jamie’nin o ilk okuma provasındaki halini Charlie de hatırlıyor: “Okuma provasında hepimiz iki seviyeye ayrılmıştık. Daha önce dizide yer alan bütün ekip önde oturuyordu, siz yeniler ise hemen arkamızdaki sıradaydınız. Metni ilk kez duyuyorsun, yeni bir karakter çıkıyor ve daha önce hiç duymadığın bir ses… O anı, o sesi çok net hatırlıyorum; tam anlamıyla “unutulmaz bir an” yaşanmıştı. “Vay…” dedirten bir şeydi. Gerçekten inanılmaz etkileyiciydi ve o ses, sezona dair bütün tonu bir anda belirledi.” O günü hatırlamak belli ki hepsini heyecanlandırıyor çünkü Natalie de “çok etkileyiciydi” diyerek onaylıyor. 

‍

Vecna yani Jamie ile tanıştığımız dördüncü sezon, Stranger Things’in Netflix tarihinde rekorlar kırdığı sezondu. Netflix’in resmi verilerine göre yalnızca dördüncü sezon, 140 milyon kez izlendi ve toplamda yaklaşık 1,8 milyar saatlik izleme süresine ulaştı. 

‍

‍

‍

‍

BİR MARKETING PROJESİ OLARAK STRANGER THINGS

Stranger Things’in 5. Sezonu, beklentinin biraz daha altında bir izlenme oranı ile açıldı. Oysa tüm dünya “Upside Down” tarafından ele geçirilmiş gibiydi. Olağanüstü bir tanıtım kampanyası yapıldı. İstanbul dahil, dünyanın büyük şehirlerinde deneyim alanları kuruldu. Otobüs duraklarından trenlere özel giydirmeler yapıldı. Instagram’a Stranger Things fontu eklendi. Google arama çubuğuna “Stranger Things” yazdığınızda ise bir sürpriz bekliyor sizi, deneyin! Galeries Lafayatte’ten Target’a uzanan mağaza ve marka işbirlikleri, kahvaltılık gevrekten çantalara inanılmaz geniş bir ürün yelpazesinde kullanılan Stranger Things teması, Londra’daki global junket’a davet edilen influencerlar (İlginç bir şekilde sadece influencerlar!) ve Los Angeles’ta kurulan hayali Hawkins kentinde yapılan “mahallede bisiklet gezisi” gibi aktivasyonlarla Stranger Things bir dizi olmaktan öte, Netflix’in yarattığı bir marka haline geldi. 

‍

Beşinci sezonun 3 ayrı kısımda gösterime girmesi, ilk hafta izlenme oranlarının düşmesinin asıl nedeni olarak görünüyor çünkü itiraf edelim; 2 seneden fazla yeni sezon için bekledikten sonra bölümler arasında duraklamak istemiyoruz, Netflix’in bizi alıştırdığı gibi tek seferde tüm bölümleri izlemek, ekrana “Evet hala izliyorum” demek, çiş molası için durdurduğumuzda birlikte izlediğimiz kişilerin devamını biz gelmeden izlememesini istiyoruz. Sonuçta “binge watching” canavarını da Netflix yarattı! 

‍

Dizinin ilk 4 bölümü 27 Kasım’da gösterime girdi. İkinci kısmı yani 5-7 bölümleri 26 Aralık’ta yayında olacak. 1 Ocak 2026’da ise Stranger Things, 5. Sezon 8. bölümü ile son kez “yayında” olacak.

‍

‍